Psikoloji
Yaratılan Algı Arzulanan Tepkiyi Belirler
İzzet Güllü
7 Aralık 2025
4 dk

Kamuoyunda sık sık şu rakamlar paylaşılıyor:
“BOTAŞ 44 milyar zarar etti”,
“TCDD 36 milyar zarar etti”…
Ve bir anda toplumda şöyle bir algı oluşuyor: “E olabilir, büyük devlet, büyük kurum… Bu kadar zarar normaldir.” Aslında tam da burada büyük bir algı hatası başlıyor. Çünkü rakamın kendisi değil, rakamın nasıl sunulduğu insanın öfkesini veya tepkisizliğini belirliyor.
Yaratılan Algı Arzulanan Tepkiyi Üretir
Kamuoyunda sık sık şu rakamlar paylaşılıyor:
“BOTAŞ 44 milyar zarar etti”,
“TCDD 36 milyar zarar etti”…
Ve bir anda toplumda şöyle bir algı oluşuyor:
“E olabilir, büyük devlet, büyük kurum… Bu kadar zarar normaldir.”
Aslında tam da burada büyük bir algı hatası başlıyor. Çünkü rakamın kendisi değil, rakamın nasıl sunulduğu insanın öfkesini veya tepkisizliğini belirliyor.
Zarar, sadece görünen zarar değildir. BOTAŞ örneğinden gidelim. “44 milyar zarar” denince insanların zihni şöyle çalışıyor:
Büyük rakam ama ülkede işler böyle zaten…
Belki de ucuz doğal gaz verdi, ondan zarar etti…
Oysa problem tam da burada: Zarar sadece kasadan çıkan para değildir; aynı zamanda kazanılamayan paradır.
Bir kurum iyi yönetilseydi 800 milyar kâr üretecekse, kötü yönetim sonucunda 44 milyar zarar ettiğinde gerçek kayıp 44 milyar değildir. Gerçek kayıp 800 milyar + 44 milyar = 844 milyardır.
İşte algı burada devreye giriyor. Kamuoyu sadece “44 milyar zarar etmiş” cümlesini duyduğu için mesele hafifler. Çünkü zihin karşılaştırma yapmıyor, sadece sunulan rakama tepki veriyor. Algı böyle kurulduğunda psikolojik tepki zayıflar.
İnsan psikolojisi tek bir rakamı gördüğünde onu “kabul edilebilir” veya “normal” görebilir. Çünkü:
Rakama alternatif sunulmaz,
Kıyas yapacak bir çerçeve verilmez,
Zihnin “büyük kaybı” fark etmesi engellenir.
Sonuç:
44 milyar, yönetilebilen bir zarar gibi algılanır. Kimse 800 milyar kaybedilen potansiyeli düşünmez.
Bu, bilginin sunumu ile algı yönetimidir.
Çerçeveyi değiştirince duygu da değişir.
“44 milyar zarar” diye okuyunca bir duygu oluşmaz. Ama şöyle deseler:
“Bu kurum doğru yönetilseydi ülkeye 800 milyar lira kazandıracaktı; kötü yönetim yüzünden 844 milyar lira kaybettik.”
İşte o zaman zihin bir anda gerçeği görür.
Ve o görme ile birlikte otomatik olarak şu duygular ortaya çıkar:
Öfke
Adaletsizlik duygusu
Hesap sorulması gerektiği hissi
Kaybın büyüklüğünü fark etme
Yani duygu, kuru bilgiye değil, bilginin nasıl çerçevelendiğine bağlıdır.
Algı gerçeği değil, sunumu takip eder.
Bu yüzden aynı veri iki farklı algı oluşturabilir:
1) “44 milyar zarar” → Normal, tolere edilebilir, sıradan.
2) “844 milyar kayıp” → Büyük yanlış, büyük öfke, büyük tepki, hatta belki de oy verme davranışında tutum değişikliği.
Veri aynı, his tamamen farklı.
Algı Okulu’nun temel noktalarından biri de budur: İnsan gerçeğe değil, gerçeğin sunumuna tepki verir. Bu yüzden algı ve algı üzerinden her türlü tepkiler yönetilebilir, yönlendirilebilir, şekillendirilebilir.
Geniş Çerçeve: Algı Daraltıldıkça Tepki de Daralır
Bu mekanizma sadece ekonomik verilerde değil, toplumsal felaketlerde ve günlük ekonomik krizlerde de aynen işler.
1) Bir depreme “Asrın felaketi” dendiğinde sorumluluk duygusu neden düşer?
Bir deprem olur; binlerce bina çöker; on binlerce insan hayatını kaybeder. Ve bir cümle kurulur:
“Asrın felaketi.”
Bu cümle kulağa duygusal olarak büyük gelir ama psikolojik olarak çok kritik bir işlevi vardır:
Sorumluluğu gökyüzüne taşır.
Yönetimsel, mühendisliksel, denetimsel hataların görünürlüğünü azaltır.
İnsan zihnini kaçınılmaz bir doğal olay fikrine yönlendirir.
“Kimsenin yapabileceği bir şey yoktu” hissi oluşturur.
Sonuç:
Tepki azalır. Hesap sorma ihtiyacı zayıflar. Öfke doğal afete yönelir, insana değil.
Aynı olay “denetimsizliğin sonucu” diye çerçevelenseydi toplumda oluşacak duygu tamamen değişirdi.
2) “Enflasyon her yerde var” cümlesi neden algıyı uyuşturur?
Ekonomik kriz dönemlerinde sık sık duyarsın:
“Enflasyon zaten tüm dünyada var.”
Bu cümle de aynı psikolojik mekanizmayı taşır:
Zihni kıyas yapmaktan uzaklaştırır, normalleştirir. Her yerde varsa bizdeki normal demektir. Normal ise tepki vermek, örneğin kızmak, hesap sormak gereksizdir. Bakın: Her zaman dediğim gibi, bir psikolojiyi normal görüp görmemek belirliyor.
Evet... Yaratılan bu algı ülkenin enflasyon oranını dünya ortalamalarından soyutlar,
İnsanların öfkesi dağılır, tepkisi yumuşar.
Oysa çok basit bir soru bile algıyı değiştirir:
“Her yerde var da, her yerde aynı oranda mı var?”
Bu soruyu kimse sormadığı için cümle algıyı otomatik olarak nötrler.
Gerçek acı, geniş çerçeve gösterildiğinde ortaya çıkar:
Bazı ülkelerde enflasyon %3, bazılarında %6…
Bizde ise %70–80…
Fakat bilgi çerçevesiz verilince tepki oluşmaz.
Sonuç: Gerçek Değil, Gerçeğin Çerçevesi Duyguyu Belirler
Ekonomik zararlar, doğal afetler, fiyat artışları, toplumsal sorunlar… Hepsinde aynı psikoloji çalışır:
Bilgiyi nasıl paketlersen, duyguyu da öyle yönlendirirsin.
“44 milyar zarar” → Algıyı küçültür.
“844 milyar kayıp” → Algıyı büyütür.
“Asrın felaketi” → Sorumluluğu buharlaştırır.
“Enflasyon her yerde var” → Tepkiyi söndürür.
Gerçek değişmediği hâlde, algı değişir;
Algı değiştiği anda, insanın duygusu, tepkisi ve bilinci de değişmiş olur.
İşte bu yüzden algı, gerçeğin kendisinden güçlüdür. Ve bu yüzden algıyı yöneten, toplumun duygusunu da yönetir.
Bu yazıyı paylaş: